Kader mahkumu anlayışı, katiller için çıkış bileti oldu!

Ordu’da balerin Ceren Özdemir’i (20) evinin kapısının önünde kalbinden bıçaklayarak öldüren Özgür Arduç’un (35) profili ve infaz süreci dikkatleri açık cezaevlerine çevirdi. Son aylarda açık cezaevinden izinli çıkan ya da kolayca firar eden hükümlüler ya cinayet ya da tecavüz suçu işledi. Hukukçular, yapboz tahtasına dönen infaz sisteminin elden geçirilmesi gerektiğini belirtirken, suça meyilli mahkumlara açık cezaevinin yasaklanması gerektiğini söylüyor.

Üniversite öğrencisi Ceren Özdemir’in kalbinden bıçaklanarak katledilmesi Türkiye’yi ayağa kaldırdı. ‘Çocuk ve kadınlarımızı koruyamıyoruz’ dedirten cinayetlere bir yenisi daha eklenirken, bir kez daha katil zanlısının açık cezaevi çıkışlı olması dikkat çekti. 2017’de yapılan düzenleme cinayet suçunun kapsam dışı bırakılması açık cezavelerini, suç makinelerinin dışarıya çıkış bileti yaptı.

AÇIK CEZAEVİ KATİLLERİ İÇİN ‘ÇIKIŞ BİLETİ’ OLDU

Adalet Bakanlığı, 2017’de Açık Ceza İnfaz Kurumlarına Ayrılma Yönetmeliği’nde değişikliğe giderek 10 yıldan az hapis cezası alanların, sadece 1 ay kapalı cezaevinde yattıktan sonra açık cezaevine gönderilebilecekleri yönünde düzenleme yaptı. Cezaevlerinin kapasitesinin dolması için yapılan düzenleme, terör, uyuşturucu ve cinsel istismar suçlarını kapsamayacak şekilde hazırlandı. Ancak “kader mahkumu anlayışıyla” 10 yıldan az cezası kalan cinayet suçu hükümlüleri düzenleme kapsamına alındı. Yani hem izinli dışarı çıkma hakkı verilen hem de firara karşı güvenlik önlemi olmayan açık cezaveleri bir anlamda suç makineleri için ‘çıkış bileti’ oldu.

Ceren’in katil zanlısı Özgür Artuç da 2005 yılında işlemiş olduğu “Kasten Öldürmeye Teşebbüs” suçu ve işlediği diğer suçlar nedeniyle toplam 23 yıl 79 ay 148 gün hapis cezası verildi. 15 Ağustos 2005’ten itibaren bu cezası çeşitli ceza infaz kurumlarında aralıksız olarak infaz edilen katil zanlısı, “Açık Ceza İnfaz Kurumlarına Ayrılma Yönetmeliği” hükümleri uyarınca 28 Ekim 2019 tarihinde Ordu Açık Ceza İnfaz Kurumu’na alındı.

Ordu Cumhuriyet Başsavcılığı’nın katil zanlısı ile yaptığı açıklamada değindiği gibi açık ceza infaz kurumlarının, firara karşı engelleri ve dış güvenlik görevlisi bulunmuyor. Artuç da 1 Aralık’ta cezaevinden firar etti.

Sadece Ceren’in katili değil, son aylarda açık cezavinden izinli çıkan ya da rahat bir şekilde firar eden hükümlüler, cinayet, tecavüz ve yaralama gibi birçok suç işledi. Uzmanlara göre 2017’deki düzenlemenin yeniden gözden geçirilerek, cinayet suçu işleyenlerin açık cezaevine nakil hakkından muaf tutulması ya da nakil şartlarının kriterlere bağlanması gerekiyor.

‘ŞARTLARI SIKILAŞTIRMAK LAZIM’

Konu ile ilgili değerlendirmelerde bulunan ceza hukukçularının görüşleri şöyle:

ADEM SÖZÜER: SÜREKLİ DOLAYLI AF VAR

Ceza Hukukçusu Prof. Dr. Adem Sözüer: “Eskiden 10 yıl ceza alıyorsa 7,5 yıl yattıktan açık cezaevine çıkıyordu. Sonra 10 yıl yatınca 6 yıl sonra açık cezaevine çıkma şeklinde düzenleme getirildi, sonra 1 yılda denetimli serbestlik… Yani fiilen cezaevinde kaldığı süre sürekli azalıyor. Mahkumu sürekli infaz kanunlarında değişiklik yaparak açık cezaevine çıkarmak ve denetimli serbestliğe geçme sürelerini değiştirmek, aslında dolaylı aftır.

AÇIK CEZAEVİ HAKKINI KÖTÜ KULLANANA BU HAK BİR DAHA VERİLMEZ

İkincisi açık cezaevinden bir kere izne ayrılmış olup da daha sonra firar eden kişi tekrar serbest bırakılmaz. Bu da yanlış bir uygulama olmuştur. Ayrıca kişi cezasını çekerken zaten herhangi bir onun tehlikeliliği bakımından bir terapi vs yapılmadığı için, aslında bu kişi hiç şartla bile salıverilmemesi gerekiyordu. Yapılan tek şey biz kişileri cezaevine atıyoruz sonra cezaevleri doldu diye nasıl boşaltılır diye bakıyoruz. Dolayısıyla da sorun kanunların uygulamamaktan kaynaklanıyor.

KANUNLAR UYGULANSA CEREN ARAMIZDA OLURDU

Kanunlar doğru olarak uygulansa bugün Ceren aramızda olurdu. Ama uygulamayıp sürekli olarak kısmi aflar, dolaylı aflar çıkarıp tek düşüncemiz bir taraftan af çıkarıp, diğer taraftan cezaları yükseltmek gibi sürekli bir yanlışın içinde olmamızın sebebidir bu. Yani cezalarımız yoksa yeterince ağır… Sorun burada değil uygulamada. Yani kişinin tehlike hali ortaya çıkmış sonra niye bırakıyorsunuz. Şartlı salıverilme otomatik af gibi işletiliyor.”

ERSAN ŞEN: SİSTEM YAPBOZ TAHTASINA DÖNDÜ

Ceza Hukukçusu Prof. Ersan Şen:

“Özellikle Giresun’daki Rabia Naz dosyası ve Şule Çet davası gösterdi ki Türkiye adli kolluk teşkilatını kurmak zorundadır. Yani delil toplama ve değerlendirmede maddi hakikatlere ve adalete ulaşmada bu sorunu bizim aşmamız lazım. Deliller karartılmamalı yani mevcut polis ve jandarma teşkilatı bu açıdan yeterli değil. Özel, savcılıkların emrinde böyle bir teşkilat olmak zorundadır. Bu net yani artık bu kaçınılmaz oldu. Ki dikkat ederseniz açıklamaları genellikle valiler yapıyor, İçişleri Bakanlığı yapıyor. Esasında bu iş bu mesele başsavcılıkların, Adalet Bakanlığınındır, Hakimler ve Savcılar Kurulunundur. Yani idare ile yargıyı ayırmamız lazım bizim. Çünkü önleyici kolluk, idari kolluk İçişleri Bakanlığı tarafı adli olursa bir suç işlendiği iddiası veya suça teşebbüs edildiğinden itibaren adli kollu vazifesi başlar. Bu artık kaçınılmaz. Deliller karartılmadan, insanların akıllarına şüphe düşmeden, sanığı da korumak için şüpheliyi de korumak için mağduru da korumak için adalete varmak için birisini kayırmamak adına kayırıldığına dair algının ortadan kaldırılması için bizim bir defa net bir şekilde adli kolluk teşkilatını kurmamış gerekiyor.

SUÇE MEYİLLİ OLANLARA NEFES ALDIRMAYACAKSIN

İkincisi kadınlar ile çocuklar ile ilgili mevzu konuşulurken bizim bir defa ceza infaz sistemimizi, ceza kanunumuzu her şeyi düzenleyip toparlamamız lazım, yapboz tahtasına çevirmememiz gerekiyor. Örneğin alternatif yöntemler geliyor işte seri yargılama, basit yargılama, ön ödeme, hükmün açıklamasının geri bırakılması, kamu davasının açılmasının ertelenmesi… Bunlarla ceza hukukunun fonksiyonunu, inandırıcılığını, etkinliğini azaltmamamız lazım. Yani suçun cezasız kaldığı algısına yol açmamamız gerekiyor bizim. Dolayısıyla yani bir kapıdan girer öbüründen çıkar olmaz.

Bir diğer konu Türkiye Cumhuriyeti’nde kapalı infaz kurumları sağlam sıkı ama açık infaz kurumuna geçmenin şartlarını sıkılaştırmak lazım bu bir… İkincisi açık infaz kurumuna geçtiğinizden itibaren de çok iyi kontrol edilmeniz, dışarıya çıkmanızın çıkmayı hak etme biçimiin de tespiti lazım. 95’inci madde buna imkan tanıyor ama neredeyse otomatiğe bağlanmış öyle anlaşılıyor.

Şimdi şunu ben net olarak ifade edeyim ki suçu meslek haline getirmiş, suçu alışkanlık haline getirmiş insanlardan suç işlemeyi alışkanlık haline getirenlere nefes aldırmayacaksın. İnsanların can ve mal güvenliğinin korunması, sokakların korunması adına bunları inceleyen, denetleyen ceza infaz kurumları, denetim mekanizmaları çok iyi olmalı, uzmanlardan oluşmalı ve hak etmeden bu insana, uslanmadan çünkü ceza hukukunun en önemli özelliği kefaret ödeticilik, uslandırıcılık, caydırıcılıktır. Bu fonksiyonlara hizmet etmezseniz, toplumsal inanç olmazsa, kurallara uyanların can ve mal varlığını nasıl güvende tutacaksınız? Tutamayacaksınız işte. Ateş düştüğü yeri yakar. Devletin işi korumak. Canı yandıktan sonra suçluyu bulup cezalandırmak değil. Bizde zihniyet sorunu var. Bizim zihniyeti değiştirmemiz lazım.

AÇIK CEZAEVİNE GEÇMEYİ ZORLAŞTIRACAKSIN

Açık ceza infaz kurumlarında bir sorun var dolayısıyla ne yapacaksınız açık ceza infaz kurumuna geçmeyi zorlaştıracaksınız. Suç işlemeyi alışkanlık haline getirmiş, 1 yılda 2 defa suç işlemiş… bunları geçirmeyeceksin ya da çok sıkı şartlara bağlayacaksın ya da geçirdin açık ceza infaz kurumundan da dışarı çıktı izin verdin bunların denetimini yapanları iyi kontrol edeceksin, gerekirse sorumlu olacaklar. Şartları yerine getirmeden bu insanlara çıkma izni verilmişse o zaman hangi kamu görevlisiyse onu sorumlu yapacaksın ki bu şahısların en azından denetimleri daha sıkı yapılır. Elini kolunu sallayarak çıkmaz. Dolayısıyla aftı, başka hususlardı maalesef bunlar cezanın fonksiyonlarına zarar veriyor. Kefaret, ödeticilik, uslandırıcılık, caydırıcılık, gerek o kişiyi ve gerekse suç işleme eğiliminde olabilecek başkalarını, adaletin geç işlemesi, delillerin karartılması, zamanında toplanamaması…

Tüm bunlar esasında planlı, programlı bir şekilde gözden geçirilmeli. Sabahtan akşama kanun değiştirmekle olmaz. Kanun çıkaracaksın, çıkarırken doğru dürüst çıkaracaksın, istikrarlı ve disiplinli bir şekilde uygulayacaksın. Yargının kararlarının gerekliliklerini yerine getireceksin. Yani bir kapıdan girip öbür kapıdan çıkmayacak yani. Ve suç işleme eğiliminde olanları, suç işlemeye meyilli olanları, birden fazla suç işleyenleri, suç işlemeyi alışkanlık haline getirenlere…

Bunlara gün yüzü göstermeyeceksin. Uslanmadan, hak etmeden bitti. Açık ceza infaz kurumundan tümüyle çıkmayı yasaklayalım demiyorum o zaman kurallara uygun davranıp da topluma tekrar katılmak isteyen insanları da cezalandırmış oluruz. Önemli olan bunların kapalı infaz kurumundan açığa geçişinin şartlarını sıkılaştırmak. 10 yıl hapis cezası alıyor 1 yılda kapalıdan açığa geçiyor. Olmaz. Suç işlemeyi alışkanlık haline getirmiş geçiyor, olmaz olmaz. Geçtiği zaman da böyle özel izin alıp çıkamaz otomatik olarak olmaz. Elektronik kelepçe mi takacaksın dışarıda takip edemiyorsan izin verme. Vermeyeceksin. Şunu demeyeceksin onlara “Kaçın, kaçın yakalanırsanız kapalıya alırız sizi” bu çözüm mü? Çözüm ne onların uslanmasını sağlamak.”

İZİNLİ ÇIKIP, SUÇA DEVAM ETTİLER

Son aylarda açık cezavinden izinli çıkan ya da firar eden hükümlülerin işlediği cinayet, tecavüz ve yaralama suçları şöyle:

Geçen ay İzmir Buca’da cezaevinden izinli çıkan Şehmuz Selçuk (24) sevgilisi Melisa Kalem’i pompalı tüfekle öldürüp intihar etti.

Eylül ayında cezaevinden izinli çıkan Emrah Yaşar, Taksim’de üniversite öğrencisi Halit Ayar’ı (23) kendisine para vermediği için bıçaklayarak öldürdü.

Eylül ayında cezaevinden izinle çıkan Ersin Ü. İstanbul’da eski eşi Kübra T.’yi önce bıçakladı ardından kızgın yağ ile yaktı.

Temmuz ayında Bafra’da cezaevinden izinli çıkan Mevlüt T. tartıştığı eşi Ayla T.’yi sokak ortasında tüfekle vurup ağır yaraladı.

Haziran ayında İzmir’de cezaevinden izinli çıkan Göksel Sağlam, iki çocuğunun annesi eski eşi Habibe Çevik ve baldızı Fatma Akdağ’ı öldürdü.

Temmuz ayında Denizli D Tipi Cezaevi’nden izinli olarak çıkan M.Ö., aralarında husumet bulunan Ahmet Alkan ile amcası Süleyman Alkan’ı tüfekle vurarak öldürdü.

Eylül ayından Ankara’da cezaevinden izinli çıkan A.K., bir çocuğa tecavüz etti.

2018 yılında Ankara’da cezaevinden izinli çıkan Fevzi Çelik eşi İlknur Çelik’i 15 yerinden bıçaklayarak öldürdü.

2017 yılında cezaevinden izinli çıkan Murat Özkara eşini boğazından bıçaklayarak öldürdü.

Hakkında Editör

Taraf olmayan, habercilik yapan Ekointernet Haber, bağımsız özgür, tarafsız habercilik ilkesini benimsemiş olup, hakkın ve haklının yanında yer almayı ilke edinmiştir.

Göz Atmak İster misiniz?

YRP MKYK Üyesi Abdurrahman Akyüz: Sonumuz Saadet’e dönecek

AK Parti’yi ve Murat Kurum’u destekleyici ifadelerinin ardından disiplin kuruluna gönderilen Yeniden Refah Partisi Merkez …

Bir yanıt yazın