Adaletin Susması, Zalimliğin Silahıdır!

Aziz DAĞTEKİN Yazdı


Zulme karşı iradeyle, İsrail’i tecrit edecek adımlar atılmalı, sessiz kalanlar da tarih önünde hesap vermelidirler. Kalem bir merhametin, bir öfkenin ve bir direnişin dili olmalı…
Bugün, dünya bir kez daha ikiye ayrılmış durumda: zalimler ve mazlumlar. Gazze’de her gün çocuklar can verirken, Batı’nın utanç verici suskunluğu ve İsrail’e sunduğu pervasız destek, bu çağın vicdanını karartıyor. Ancak artık söz bitmeli, eylem başlamalı.

Katar’da toplanan İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) ve Arap Ligi Zirvesi’nde alınan kararlar, tarihe geçecek bir hesaplaşmanın ön sözüdür. Şimdi bu sözler icraata dönüşmeli; İsrail ve onu kollayan küresel düzenin sahipleriyle yüzleşme vakti gelmiştir.

Çünkü bu bildiri, artık süslü kelimeler değil; uygulandığında İsrail’in diplomatik, hukuki ve ekonomik kuşatılmasını başlatacak bir yol haritasıdır.

🔴 Madde 15 ile İsrail’e karşı ekonomik yaptırımlar, silah ambargosu ve diplomatik ilişkilerin askıya alınması çağrısı yapılmışsa, bu çağrıların fiili karşılığı artık ortaya konmalıdır. Bu madde sadece bir temenni değil; bir ahlaki emir olarak kabul edilmelidir.

🔴 Madde 16 ile İsrail’in BM üyeliğinin askıya alınması gündeme gelmişse, bu artık bir “masada konuşulacak konu” değil; uluslararası meşruiyetin yeniden sorgulanması anlamına gelen büyük bir meydan okumadır. İsrail’in, uluslararası hukuk ihlallerine rağmen BM çatısı altında kalmasına izin vermek, soykırımı kurumlaştırmaktır.

🔴 Madde 24 ise belki de en somut adımı içeriyor: Uluslararası Ceza Mahkemesi ve Uluslararası Adalet Divanı kararlarının uygulanması çağrısı. Bu sadece bir mahkeme süreci değil; insanlığın vicdan terazisidir. UCM’nin tutuklama emirleri ve ICJ’nin tedbir kararları, kağıt üzerinde değil, havaalanlarında, limanlarda ve diplomatik platformlarda uygulanmalıdır.

🔴 Madde 18 ile Filistin Devleti’nin tanınmasına verilen açık destek ise artık simgesel değil, stratejik bir adımdır. Filistin’in uluslararası tanınırlığını artırmak, İsrail’in işgal düzenini siyasi olarak da boşa çıkarmaktır.

Bu dört madde, boş bir deklarasyonun değil; bir adalet seferberliğinin taşıyıcı sütunlarıdır.
İİT ve Arap Ligi eğer bu maddelere sadakat gösterirse, İsrail sadece siyasi değil; hukuki, diplomatik ve ekonomik olarak da kuşatılır.
Aksi halde bu imzalar, tarihin kara sayfalarında utançla anılacak birer suskunluk belgesine dönüşür.

İsrail’e Yaptırımlar Derhal Uygulanmalı (Madde 15)

Artık hiçbir şey eskisi gibi olmamalı. İsrail’e karşı diplomatik ilişkilerin askıya alınması, ekonomik yaptırımların devreye sokulması, silah ambargolarının ilan edilmesi artık sadece bir seçenek değil, ahlaki bir zorunluluktur. Bu çağrının sadece bir kâğıtta kalması, katliama göz yummaktan farksızdır.

Silah veren ülkeler bellidir:

  • ABD, her yıl milyarlarca dolarlık askeri yardım gönderiyor.

  • Almanya, İsrail’e denizaltı ve silah sistemleri tedarikinde ön sıralarda.

  • İngiltere, göz boyayan “insani” açıklamalar yaparken, İsrail’in askeri endüstrisine teknoloji aktarıyor.

  • Fransa, bir yandan barış çağrısı yaparken diğer yandan diplomatik örtüyle İsrail’e destek veriyor.

Bu ülkeler Gazze’nin yıkımında sadece suskun tanıklar değil, aktif suç ortaklarıdır.
O yüzden İslam ülkeleri ve vicdan sahibi tüm milletler, İsrail ile bu ülkeler arasındaki askeri, ekonomik ve diplomatik bağları gözden geçirmeli, hatta kesmelidir.

BM Üyeliği Askıya Alınmalı: Meşruiyet Perdesi Kaldırılsın (Madde 16)

BM’nin üyeliği bir ayrıcalık değil, sorumluluktur. İsrail, bu üyeliği suistimal ediyor; BM kararlarını alenen çiğniyor, uluslararası hukuku tanımıyor. İsrail’in BM’deki varlığı meşru değil, zorlama bir temsildir.

Artık İslam ülkeleri bu maddeyi bir teklif olmaktan çıkarıp, diplomatik bir kampanyaya dönüştürmelidir. BM Genel Kurulu’nda, İsrail’in üyeliğini askıya alma çağrısı yapılmalı, bu mesele kamuoyunun önüne getirilmelidir. Bu, sadece bir ülkeye değil, zulme karşı tüm insanlığa verilmiş bir mesaj olur.

Uluslararası Ceza Süreçleri Hızlandırılmalı (Madde 24)

Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), 21 Kasım 2024’te savaş suçu işlediği gerekçesiyle İsrailli yetkililer hakkında tutuklama emri çıkardı. Bu, tarihi bir adımdı. Ancak bu karar, uygulanmadıkça sadece bir jest olarak kalacaktır.

İslam ülkeleri, bu tutuklama emirlerinin uygulanması için ellerindeki tüm diplomatik, siyasi ve yasal yolları devreye sokmalıdır.

  • İsrailli yetkililer uluslararası hava sahasında ve kara sularında dokunulmaz olmamalı.

  • Diplomatik zırh, soykırımı örtbas edemez.

  • Bu kişiler yargılanana kadar, insanlık huzura eremez.

Aynı şekilde, Uluslararası Adalet Divanı’nın (ICJ) 26 Ocak 2024’teki Gazze’de soykırımın önlenmesine ilişkin kararları da uygulanmalıdır. Bu bir hukuk çağrısı değil; insanlığın vicdan çağrısıdır.

Filistin Devleti’nin Tanınması Hızlandırılmalı (Madde 18)

“İki devletli çözüm” ifadesi, Batı için bir oyalama taktiği olsa da, uluslararası tanınmanın fiili olarak sağlanması İsrail’in tek taraflı işgal projelerine karşı en güçlü cevaptır.

Şu anda 140’tan fazla ülke Filistin’i tanımış durumda. Ancak Avrupa’nın büyük kısmı ve ABD hâlâ ayak diretiyor. Bunun nedeni basit:

  • Sömürgeci zihniyet.

  • Enerji çıkarları.

  • Ortadoğu’daki parçalı yapıyı devam ettirme arzusu.

İslam ülkeleri, bu süreçte diplomatik baskıyı artırmalı, New York Deklarasyonu’nu bir kampanyaya dönüştürmelidir. Her yeni tanıma, İsrail’in yalnızlaşmasına, işgal rejiminin sorgulanmasına katkı sağlar.

Zulme Ortak Olan Küresel Güçler ve Sinsi Hesapları

İsrail, kendi başına hareket etmiyor. Onu sırtlayan bir sistem var. Gelin o sistemin dişlilerini ortaya dökelim:

Ülke Stratejik Hesap İsrail’e Destek Şekli
ABD Enerji yolları, Yahudi lobisi, askeri üsler Askeri yardım, veto, askeri teknoloji
İngiltere Doğu Akdeniz’de nüfuz, istihbarat üstünlüğü Diplomatik destek, medya manipülasyonu
Almanya Holokost suçluluğu üzerinden örtülü destek Denizaltı sevkiyatı, silah yardımı
Fransa Afrika’dan Orta Doğu’ya geçişte İsrail’i köprü olarak kullanma Sessiz destek, Filistin diplomasisini engelleme
AB Genel İran’ı çevreleme, gaz rezervlerini kontrol etme Diplomatik “denge oyunu”, pratikte İsrail yanlısı tutum

Bu ülkeler, sözde demokrasi ve insan hakları savunuculuğu yaparken, İsrail’in işlediği savaş suçlarına, soykırıma, etnik temizliğe doğrudan veya dolaylı ortaklık etmektedir.

Artık Yeter: Söz Bitti, Sıra İcraatta

İslam dünyası uzun süredir birlik çağrısı yapıyor. Ancak çağrılar yetmiyor. Artık bu bildiride yer alan 15, 16, 18 ve 24. maddeler bir yol haritası olarak uygulanmalı. Sessiz kalan her ülke, her lider, her kurum, katliamın bir parçası haline gelir.

Zalimin korkusu, adaletin cesaretidir.
Mazlumun umudu, susmayan dildir.

Gazze’den Kudüs’e, Doha’dan Kahire’ye, İslam dünyasının halkları artık “yeter” diyor.
Zulüm karanlıksa, bu bildiri ışıktır.
Ama unutulmasın: Işık sadece parlamakla değil, yakmakla da görevlidir.

Son sözün özü olarak: Ya Onurlu Tarihin Bir Parçası Olursunuz Ya da Zulmün Suç Ortağı

İİT ve Arap Ligi çatısı altında 25 maddelik bildiriyi imzalayan ülkeler!

Şimdi size açık konuşalım:
Bu bildiriyi imzalamak yetmez.
İmzanız sadece kaleminizin değil, vicdanınızın da kefilidir.
Bu sözler, icraata dönüşmezse; İsrail’in füzeleri kadar sizlerin suskunluğu da Gazze’yi yakar.

Yaptırımlar mı dediniz? Uygulayın!
Diplomatik ilişkileri askıya almak mı? Hadi görelim!
UCM kararları mı? Buyurun mahkeme orada, adalet sizi bekliyor!

Eğer bunları yapmayacak, sadece toplantı salonlarında poz verip, bildirilerle halkı oyalayacaksanız, o imzayı da, o koltuğu da bırakın!

Bu çağ, zalimin ne yaptığıyla değil, mazlumun yanında kimlerin durduğu ile anılacak.
Ya tarihin doğru tarafında durursunuz…
Ya da sessizliğinizle, korkaklığınızla, diplomatik ikiyüzlülüğünüzle çocukların katledildiği bir vahşetin ortağı olarak yazılırsınız. Sonuç itibariyle bu çağın tarihe nasıl geçeceğini belirleyecek olan, zalimin ne yaptığı değil; mazlumun yanında duranların ne yaptığıdır. Adaletsizliğe karşı susan, sadece insan değil; insaniyetini de kaybeder. imdi değilse ne zaman?

Hakkında Aziz Dağtekin

1960 yılında Elazığ'da doğdu. Öğrenimini İstanbulda tamamlayarak gazetecilik mesleğine 1983 yılında başladı. sırasıyla Hergün, Bulvar, Hürriyet ve Türkiye Gazetelerinde muhabirlik ve yazı işleri kadrolarında görev aldı. Basın sektöründen 2006 yılında emekli oldu. Halen idare yeri Adana olan ve Ulusal yayın yapan Netinternet, Ekonet Haber, Eko İntenet Haber sitelerinde Genel Yayın Yönetmenliği ve ekonomi ile alakalı yazı ve yorumlar yazmaktadır. Gazetecilik mesleği yanısara sigortacılık, pazarlama ve finans sektöründe üst düzey yöneticiliklerde bulundu. Sırasıyla İhlas Barter ve Turk Barter'da franchise ve bölge müdürlüğü görevlerinde yer aldı. 2005 yılında Turk Barter'dan ayrılarak Anadolu Barter'ı kurdu. Halen 13'e yakın şubesiyle faaliyet gösteren Anadolu Barter'ın Yönetim Kurulu Başkalığını yürütmektedir. Evli ve 2 çocuk babası olan Gazeteci-Yazar Aziz Dağtekin halen Basın Konseyi üyesi ve Adana'da Kurulu bulunan Çukurova Güreş Vakfı ile Elazığlılar Kültür ve Dayanışma Derneğinin de kurucu üyesidir.

Göz Atmak İster misiniz?

Bakan Şimşek: Aylık Enflasyondaki Ilımlı Seyir Aralıkta da Sürecek

Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek, TÜİK’in bugün açıkladığı kasım ayı enflasyon rakamlarına ilişkin değerlendirmede bulunarak …

Bir yanıt yazın